İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren dünyanın baş belası olmuş bir kavim. Kendilerine gönderilmiş peygamberler vasıtasıyla Allah’a verdikleri sözden dönen, başka ilahlara tapınan, hatta kendi yaptıkları buzağı heykelini tanrı kabul eden, Kur’an’ı Kerim de lanetlendikleri halde, kendilerini diğer insanların efendisi olarak gören mağrur ve sapık bir kavim.
Mısır da firavunun zulmünden Musa(a.s.) yardımıyla kurtulduktan sonra azgınlaşan ve kendilerinin hususi biçimde yaratılmış efendiler olduğunu düşünen bu kavim, Kur’an’ı Kerim’in ifadesiyle İsrail oğulları, bizde bilinen adıyla Yahudiler.
Musa(a.s.) ın kendilerine bildirdiği bereket ve lanetler bir, bir gerçekleşen, Davud(a.s.)dan sonra yaşadıkları 300-400 yıllık dönem sonrasında. Babil, Asur, Pers, Roma imparatorluklarında köle denilecek şekilde yaşamalarına izin verilen, gittikleri her yerden, yaptıkları aşırılıklar sebebiyle sürgün edilen, çok sayıda peygamberin katili olan bu kavim, Roma imparatorluğunun dağılmasından sonra dünyanın her yanına yayıldılar. 2.Bayezid Han tarafından en son sürgün edildikleri İspanya’dan getirtilerek imparatorluğun çeşitli bölgelerine yerleştirilip, dönemin İspanya kraliçesi, Kirli Isabel tarafından tamamen yok edilmelerine ecdadımız engel oldu. İmparatorluğun dağılma sürecine kadar en rahat ettikleri dönemi Osmanlı topraklarında yaşadılar. 1.Cihan savaşı sonrası, yeniden dünyanın her yerine dağıldılar. Hitler’in özellikle Doğu kökenli Yahudilere yaptığı kısmi yok etme süreci sonunda Avrupa’yı terk edip başta ABD olmak üzere, başka milletlerin içinde sığıntı olarak yaşamaya devam ettiler.
1948’de BM kararıyla kurulan İsrail devleti, o tarihten bugüne kadar, yüzlerce katliam da on binlerce Müslümanın kanını döktü. ABD başkanı HARRY Truman’ın gayretiyle kurulduğunu bildiğimiz İsrail devleti zaman içinde, yüz milyonlarca Müslümanın yaşadığı coğrafyanın ortasında Filistin halkını yavaş, yavaş yok etme planını uygulamaya koyarak, gözlerimizin önünde bir milleti bitirdi. Buna karşılık Batı emperyalizminin uşağı olmuş Müslüman ülke liderleri ne yazık ki olanları sadece seyretmekle yetinerek, Filistin halkını adeta ölüme terk etmiş oldu.
Bugün gelinen noktada, toprakları ellerinden alınmış, evlerinden, yurtlarından zorla çıkarılmış, iffet ve namuslarına dokunulmuş bir milletin yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olmasını konuşuyoruz. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’nın, Allah Teala’nın lanetlediği bir kavim tarafından işgal edilmesini kılımız dahi kıpırdamadan seyrediyoruz. Devlet ricalinden duyulan cılız seslerin, bu soykırımı durduracak güçte olmadığını görmemize rağmen, Avrupa’daki üniversite öğrencilerinin gösterdiği tepki kadar dahi tepki göstermiyoruz. Yüz yıl önce bizim toprağımız olan, üstelik İslam Halife’si 2. Abdülhamid Han’ın tapulu malı olan, halkı da Osmanlı tebaası olan, dedeleri bizim dedelerimizle Trablus’ta, Yemen’de, Çanakkale’de birlikte savaşan bu insanların, bir avuç Yahudi tarafından yok edilmesine nasıl göz yumuyoruz.
Hani biz Müslümanız ya, Allah Teala’nın yüzlerce ayetten sadece bir tanesinin mealini yazacağım cihat emrini, Filistinlilerin bir kısmı da dahil, Müslümanlar niçin üzerine alınmıyor. Kainatın sahibi olan Allah Teala(C.C.) Tevbe suresi 24. Ayette mealen; “De ki, babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza giden evler size, Allah ve resulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevimli geliyorsa, Allah’ın (gazap) emrini bekleyin. Allah fasık bir kavmi hidayete erdirmez.” Buyuruyor. Kendisini iyi Müslüman gören bizler bu ayetin neresindeyiz. Sahi, burnumuzun dibinde tarihte eşi az görülecek böyle bir zulüm varken, ibadetlerimizin kabul edileceğine, ahiretteki hesabımızın kolay olacağına ve müminlere verilen cennet müjdesinin bizi de içine alacağına hakikaten inanıyor musunuz.
Rahatımızdan, huzurumuzdan, nefsimizin arzularından vazgeçmeyi ne zaman göze alabileceğiz. Yahudi’nin nihai hedefinin sadece Filistin olmadığını bütün Müslümanlar biliyor. 4000 yıllık Arz-ı Mev’ud safsatasını gerçekleştirmeyi tek gaye olarak gören bu kuduz köpekleri durdurmazsak, ABD başkanı Truman’ın dediği gibi, küçük lokmalar halinde bütün Müslümanları yok etme planını adım, adım uygulamaya devam edecekler. Hiç kimse sıranın kendisine gelmeyeceğini düşünmesin. Kaldı ki öyle olmasa bile, her Müslüman diğer Müslümanların başına gelen felaketi, kendi başına gelmiş gibi kabul etmelidir. Elimizden geleni yapmaya gayret edersek, mazlumların sahibi olan Allah’ın yardımı mutlaka gelecektir. Selam ve dua ile.