Bazıları için sıkıcı olabilir ama, bu yazımızda biraz felsefe yapalım dedim! Üniversitenin ilk günlerinde sosyoloji hocamız “ insan düşünen hayvandır” demişti. Tıfıl profesörler olarak, ‘Hayvan senin babandır’ kıvamında itirazlar yapmıştık.

Tamam hayvanlar içgüdüsel olarak hareket ediyor, ama insanların da çok derin düşündüğü söylenemez.

Zira hayatta ne yapıyorsak bildiğimizden değil, inandığımızdan dolayı yapıyormuşuz. 

Konumuz “dini inançlar” değil. Konumuz, her konudaki bilgi ve inançlarımızın hayatımızdaki rolü.

Bugünlerin en akıllı varlığı olduğu kabul edilmeye başlanan yapay zekaya, “İnsanların kurduğu önermelerin yüzde kaçı bilgiye, yüzde kaçı inanca dayalıdır?” diye sordum: Bilgiye Dayalı Önerme Oranı: %20-40 arası, İnanca Dayalı Önerme Oranı: %60-80 arası olabilir, cevabını verdi. Yani, yaptıklarımızın yaklaşık yüzde 80’ini bildiğimizden değil, inandığımızdan dolayı söylüyormuşuz ve yapıyormuşuz. 

Bence “teneke kafa” doğru söylüyor. Belki daha fazlası bile vardır, zira birçok konuyu da, ya bildiğimizi zannediyoruz ya da yanlış biliyoruz.

İnsanı insan yapan bilgileri ve inançlarıdır. İnanmak, bir şeyin doğru olduğunu kabul etmek veya ona güvenmek anlamına gelir. İnanç, kesin kanıtlara dayanmadan bir şeyi doğru olarak kabul etme durumudur. Bilmek ise, bir şeyin doğru olduğunu kesin ve kanıtlanabilir şekilde anlamak veya öğrenmek demektir. Bilgi, gözlem, deney, mantık ve bilimsel yöntemler aracılığıyla elde edilen doğrulardır.

Şurası bir gerçek ki tarih, hem bilgi hem de inanç çöplüğünden ibarettir. Din adamları ve bilim insanları, neyin ne olduğu konusunda sürekli bir anlaşmazlık içinde olmuşlar ve bu tartışma asla sona ermeyecektir. 

Kainat ve hayat bir kaostan ibarettir. İnsanların gerçeğe ulaşması bir ütopya sanki. Tarihin her döneminde, hem bilgi hem de inanç konusunda her kafadan bir ses çıkmıştır ve çıkmaya devam etmektedir.

Mesela tarih boyunca sormaya devam ettiğimiz sorulardan birkaçı:

-  Tanrı Ra mı yoksa Zeus mu daha gerçek?

-  Melekler dişi mı erkek mi?

-  Nuh’un gemisi Ağrı Dağı'nda mı yoksa Cudi Dağı'nda mı?

-  Yağmur yağacak mı, yağmayacak mı?

-  Tereyağı faydalı mı, zararlı mı?

-  Enflasyon oranını TÜİK mi yoksa ENAG mı doğru hesaplıyor?

-  Joe Biden mı yoksa Donald Trump mı daha Siyonist?

-  Sol kola vuran ağrı mideden mi yoksa kalpten mi gelir? Vb.

Bu sorulara bilgimizle mi yoksa inancımızla mı cevap veriyoruz? Çoğunlukla el yordamıyla, yarım yamalak bilgimiz ile ve aslında neye ve nasıl inanıyorsak öyle cevaplarız. 

Galatasaray şampiyon olunca Fenerlilerden yemediği küfür kalmayan astrolog Meral Güven, “Fenerbahçe şampiyon olacak” derken inancına mı yoksa bilgisine mi güveniyordu? Yoksa kumar mı oynuyordu? Evet, kumar oynadı. Hayatın hemen her alanında diğer insanların yaptıkları da özünde bir kumardan ibarettir demek, aşırı felsefik gelse de çok büyük oranda gerçeği yansıtmaktadır.

Evet, hayat sürekli küfrünü de eder, tokadını da atar. Bu nedenle bilgi de değişir, inanç da değişir. Yanılmak insana mahsus. Albert Einstein veya Ebu Hanife bile çoğu zaman yanıldıklarını kabul etmiş ve kendilerini düzeltmeye çalışmışlardır. 

Bu da işimizin Allah’a kaldığının kanıtıdır.

Allah yardımcımız olsun!

Bu yazımız biraz ağır olmuş olabilir. Yapacak bir şey yok, zira felsefe böyle bir şey işte.